
Bulldog’un en eski ve meşhur şubesi
Amsterdam’daki coffeeshoplar havuçlu kekinizi lattenizi alıp, kanal manzarasına doğru yiyip içebileceğiniz yerler değil. Bu kafelerde “soft drugs” denilen nazaran bağımlılık yapmayan, hafif düzeyde keyif verici maddeler satılıyor. Hollanda hükümeti hoşgörü kapsamında bu kafelere izin veriyor ama çeşitli sınırlamalar getirmiş. Örneğin bir kişiye bir günde 3 gr’dan daha fazla marijuana satamıyorlar. Bu coffeeshoplarda alkol satışı yasak. Ama satılan coffeshoplar da görmedik değil. İçeride sigara içmek yasak. Bu çok mantıklı olmuş çünkü zaten coffeeshopların içinde yoğun bir ot ve duman kokusu var. Zaten Amsterdam’da sokaklarda yürürken bile bu kokuyu her yerde duyacaksınız.
Marijuana dışında bir de “Magic Mushroom” mevzusu var ki deneyen arkadaşlarımın söylediklerine göre uzak durulması gereken bir mevzu. Değişik türleri var; hayal kurduran, renk cümbüşüne sokan vs vs. Karar sizin tabi ki.
Bu yazıyı kesinlikle marijuana ya da benzeri bir keyif verici maddeyi özendirmek amacı ile yazmıyoruz. Tüm seyahatlerimizde deneyimlerimizi paylaştığımız gibi Amsterdam seyahatimizin bir parçası olan bu deneyimimizi de paylaşmak istedik. Normal hayatta sigara dahi içmeyen, alkolu bile nadir tüketen insanlarız. Son Amsterdam seyahatimizdeki deneyimimizden sonra sabah kalktığımızda ikimiz de bu defteri kapattık bir daha hayatta denemeyiz dedik. Onu da belirtmiş olalım.
Öncelikle biz bu konuda kesinlikle uzman değiliz, olmaya da niyetimiz yok. Amsterdam’da yaşanan Amsterdam’da kalır. Ancak uzmanlaşmak isteyen arkadaşları baştan uyaralım. Bu meretin bin tane türü var. Biz sigara da içmediğimiz için joint denilen sarma sigara türlerinden denemek istemedik. Nedense bize “space cake” denilen ve içinde marijuana ya da “hash” olan türleri daha sempatik geldi. Bildiğiniz kakaolu, çok da güzel bir kek. Yerken de otun tadını hiç almıyorsunuz. Şayet denemek isterseniz aşağıda yazacağım konulara dikkat etmeniz faydanıza olabilir.
- Verebileceğim en önemli uyarı kesinlikle ne denerseniz deneyin en az 3 saat geçmeden “Biz Türk’üz, soğan yiyoruz bize bir şey olmaz.” edasıyla gidip yeni bir ürün daha denemeyin. Merak etmeyin er ya da geç etkisini gösterecek.
- Aç iken ya da tıka basa doluyken yemeyin. Açken yemeyin çünkü midesi bulantısı ya da kusma gibi etkileri de olabiliyormuş. Benim kadar midesi hassas insan azdır ancak bende en ufak bir mide bulantısı ya da kusma olmadı ki bu ihtimal yemeden önce beni biraz korkutmuştu. Çok tokken yerseniz de etki etme süresi geç olabilir. Direk sindirim sistemine karıştığı için sigara olarak içenler kadar çabuk etkisini göremiyorsunuz. Örnek olması açısından söylüyorum eşimde ilk yediğinde 1 saatte, ikinci yediğinde yaklaşık 2 saat sonra etkisini gösterdi ki o iki saatlik süre zarfında bir de joint çakmak için ben civardaki coffeeshopları araştırmaya başlamıştım bile. (Size söylüyorum yapmayın diye ama az daha biz de yanılgıya düşecektik.) Bende de 1 saat içinde etkisini gösterdi.
- Güveneceğiniz kişiler ile beraberken deneyin.
- Mümkünse yeterli zamanınız varsa ekipte en az bir kişi sağlam olsun ki hem siz rahat edin hem de istenmeyen durumlar oluşmasın. Örneğin eşimin yediği akşam ben yemedim, benim yediğim akşam da o yemedi.
- Yanınızda su ve şekerli bir şeyler bulundurun. Su ve şeker sizin marijuananın etkisinden kurtulmanızı sağlıyor.
Savaşa gider gibi öneriler verdiğimizin farkındayız ama bu meret gerçekten beynimizin kendi kendi ile savaşmasına yol açıyor. İlk etkiler bünyenin aptallaşması, kelimeleri getirememe, istediğin cümleleri kuramama, beynin çok fazla düşünce üretmesi ve akabinde kahkaha krizine girme şeklinde ilerliyor. En keyifli kısmı buraya kadar olan kısmı. Sonrası ise çileli kısım. Yani “bad trip” denilen kötü bir tribe bağladığınız ve akabinde size eşlik eden yorgunluk kısmı.
Eşim ilk denediğinde hiç bir etkisini okumamıştık ne ile karşılaşacağımızı hiç bilmiyorduk. Hatta gülmeye başladığında benle dalga geçtiğini sanıp trip bile atmıştım. Sonra söylediğim şeyleri 5’er saniyelik aralıklarla hafızasında tutabilmeye ve öncesini unutmaya başladığını gördüğümde kısa süreli bir paniğin ardından internetten açıp okuduğumuzda gülmekten yerlere yatmıştık. Aslında kısa süreli bir hafıza kaybına uğruyorsunuz. Bu arada yanınızda keklenmiş birisi olduğunda siz de çok fazla eğleniyorsunuz.
Özetle bendeki durum şu şekilde gelişti: Ağız kaslarımı adeta birisi yukarı doğru çekiyordu ve sürekli gülme isteği geliyordu. Eşim kendisi de bir gece önceden deneyimli olduğundan sürekli beni konuşturmaya çalışıyordu ve bilerek lafımı kesiyordu. Size sorulan soruları cevaplamak, cümleleri toparlamak ve söyleyeceğiniz şeyleri aklınızda tutmak o kadar zor geliyor ki zaten gülme krizlerinin en büyük sebebi de bu oluyor. Kendi halinize gülüyorsunuz aslında. Hiç bir cümlenin sonu gelmiyor, cümleye niye başladığınızı unutuyorsunuz. Hele ki 20 saniye önce konuşulan konu ile ilgili soru gelirse vah halinize. O konuyu çoktan unuttunuz bile, geçmiş olsun. Modunuz sürekli değişiyor. Gülme krizi, unutkanlık, tribe bağlama şeklindeki modlar belirli aralıklarla değişiyor ama finali sanırım herkes “bad trip” ile kapatıyor. Yani aklınızda bir konuya takıyorsunuz kafayı, bu konuyu büyüttükçe büyütüyorsunuz. Örneğin ben kalıcı hafıza kaybına uğradığımı iddia ettim. Bir daha o moddan çıkamayacağıma ve “Bir kek yedi kalıcı olarak hafızasını kaybetti” şeklinde 3. sayfa haberlerine çıkacağıma o kadar emindim ki. Eşimde ise paralel evren düşünceleri oluştu. Yaşadığı şeylerin aslında zihninin ona oynadığı oyunlar olduğuna inandı. Bir ara bana “Şu tarafa baksana kaplan görüyor musun?” dedi. O an dedim ki “Tamam ayvayı yedik.” Sonra kafamı çevirdim gerçekten de kaplan kostümü giymiş ortalarda dolaşan bir adam gördüm. Amsterdam’da evler zaten yamuk, etrafta garip kostümler giymiş insanlar dolaşıyor. Her şey sanki size kafayı daha da yedirmeye çalışıyormuş gibi hissediyorsunuz.
Bende ertesi gün o kadar fazla yorgunluk oluştu ki yani yorgan döşek yatasım geldi. Ertesi gün gezmeli bir program varsa eziyete dönüşüyor. Eşimde ise yorgunluk belirtisi hiç oluşmadı.
Özetle bu olay bünyeden bünyeye göre değişiyor. Takıntılı bir kişiliğiniz varsa, ot çektiğinizde o konu ile ilgili paranoyalar geliştirmeniz çok olası.
Kontrolu kaybetmek istemeyenlerin kesinlikle denememesi gereken bir şey.
Son olarak ilk seyahatimizdeki space cake’imizi Jolly Joker’den almıştık. Bu gittiğimizde eşim Bulldog’dan yedi ben ise Jolly Joker’i denedim. Paralel evren ve sonrasındaki paranoya biraz bizi korkuttuğu için ertesi gün ben Jolly Joker’den yedim.
Buraya kadar yazdıklarım denemek isteyenlere ne ile karşılacaklarını bilmeleri açısından fikir verebilir diye düşünüyorum, tabi ki karar yine sizin.